29 Aralık 2014 Pazartesi

İslam'da Hasır Altı Edilen Gerçekler.

İşleyeceğim konuyu Turan Dursun 1990’larda kaynaklarında işlemişti. O zaman Diyanet işleri eski başkanlarından sayın Prof Süleyman Ateş’in de buna yanıt niteliğinde iki ciltlik bir çalışması yayınlanmıştı. Diyanet İşlari başkanlığınca terceme edilen Tecrid-i Sarih’te ilgili hadis kısmında ayrıca önemli açıklamalar var. İşleyeceğim konunun asıl kaynağı Kur’an’da zaten vardır. Ayrıca hadis külliyatında da bu konuda çok zengin bir döküman var. İslami kaynaklarda bunun kadar kanıtları hem çok, hem de sağlam olan başka bir konu bulmak hemen hemen mümkün görünmüyor. Konu anlatılınca zaten anlaşılacaktır. Bir de geçmişten günümüze kadar islam otoriterlerince benimsenen ortak bir görüş var; onu anlatacağım. Ayrıc Bediuzzamn Sait Nursi’nin bir noktada fikrini belirteceğim. Bunların hepsi mevzu hakkında ayni şeyler söylemiyor: Hemfikir değiller. Özellikle Turan D ursun farklı, sayın Ateş farklı, İslam camiasındaki görüşle Diyanet’in tercemesindeki anlayış da farklı. Durum bu olunca, konuyu kanıtlarıyla ve her kesimin argümanlarıyla birlikte enine boyuna işlemek istedim. Kanımca yazının sonuna doğru bir şeyler netleşecek.

12 Aralık 2014 Cuma

Sevgili Putperest Türk-İslam Dünyası...

Arab Putperestliğinde Kabe'de ki putlara ait tüm nitelikler, edilen dualar, ibadetlere ne oldu sizce? Kısmen değiştirilerek Allah putunda ve İslam'da toplandı. Putlara ait bilgi birikimi yok edildi. İbraniler ve Hıristiyan Roma İmparatorluğunun İskenderiye kütüphanesini yakmaları ve Musa yalanlarının belgelerinin yok edilmesi gibi. Dinleri yalanlayabilecek her türlü bilgi ve belge yok edildi...! Abdullah (Allah'ın kulu) adam putperest. Muhammed'in Babası. Allah bir put. Arab lügatının ifade yeteneği ile kelimelerden oluşturulmuş bir put...!

Günde Beş vakit ezan okuyan deliler ve cemaati: İslam Dini tam bir akıl tutulması, Arab putperestliğinin, İbrani Yehowah inancından ilham ile Kabe' de ki 360 putun tüm (niteliklerinin) tek bir put (Allah)'ta toplanmasıdır. Babası Abdullah (Allah'ın ku lu-Allah put) Amcası Abduluzza (Uzza'nın kulu-Uzza put) Kur'anı kendi çağının aklı ve bilgi birikiminden ibarettir. Ruh, melek, şeytan, cin, cennet ve Cehennem inancı var olan inançlar (Allah, Huri ve Zebani Muhammed tarafından içi doldurlanlardır) Günde 5 vakit Allah'a kulluk borcu ödediğini düşünen kişi Allah putuna yalvarıp yakardığının farkında değildir. İslam'ın tüm İbadetleri Arab Putperestliği ibadetleridir. Dua ve ibadetler alışkanlık olunca, akıl sağlığınızı, düşünce, duygu ve davranışlarınızı (psikolojimizi) etkisi altına alır. Kendinizi dinin bir askeri olarak görürsünüz...

16 Kasım 2014 Pazar

Allah var mıdır, varsa kimdir?

İslam semavi din değildir. Semavi dinler musevilik, hristiyanlık ve satanizm olarak 3 tanedir.
İslam ise, putperest dinlerden bir tanesidir.(*) Her ne kadar semavi dinlerden kopyalamalar içerse de, İslam orijininde bir çeşit paganist, putperest dindir. Bu din milattan önce 2000 yıllarına kadar dayanır. Muhammed’in yaptığı şey ise, sadece kendi putperest dininin adını değiştirmesi ve deformasyonudur. Yani İslam, putperest bir dinin son halidir.

Geçelim kanıtlara:

Bildiğiniz gibi, İslamda Allah’ın eski adı Al-ilah’dır. Bunda bütün ilahiyatçılar hemfikirdir. Muhammed’in babasının adı ise; Abdullah’dır. manası ise Allah’ın kuludur.

Şimdi akla hemen şu sorular geliyor:

1- Muhammed’in peygamberlik iddiasından önce Mekke ve çevresinde hangi din veya dinler vardı?
2- Semavi din dedikleri, musevilik veya hristiyanlık var mıydı?
3- Muhammed ve babası ve diğer aile eşrafı dinsiz miydi? Dinsiz değillerdiyse hangi dine mensuplardı?
4- Eğer bir dine mensuptuysalar, bu din musevilik miydi? hristiyanlık mıydı? Yoksa putperest bir dinmiydi?

15 Kasım 2014 Cumartesi

Mantığa sığdırırsak via @sunsetofage81

İlk insan var olduğunda, üzerine giydirilmesi gereken hiçbir şey yoktu.. Yalın çıplak saf.. Artık defalarca kez tekrarlamanın bir anlamı olmayacak ama hatırlatmak konunun gidişatına paralel uzanacağı için kısa bir giriş olacaktır.

Biz insanoğlu, en ilkel en vahşi en acımasız ve en şanslı güdülerimiz ile dürtülerimizin düşünce yetisiyle buluşup olağanüstü bir varlık haline gelmemizin ve en iyi olmamızın kanıtıdır.. Bilimin hızla ve merakla yaptığı araştırmalarda ilk insanın ortaya çıkışı  2-3 milyon yıl öncesine, şu anımıza yakın yani bizim gibi olağan durumları var olan ilkel insanın 100 bin sene öncesine dayanmaktadır.. ”Homo sapiens“ adını verdiğimiz türdür bu.. İnsanoğlunun “sadece” yaşamak için avlandığı dönemler .. Bu dönemlerde “din” denilen olgu henüz yaratılmamış..

Uzay, zaman, enerji ve fizik kuralları nereden geldiler?

Bilimin eleyerek ve biriktirerek (kümülatif olarak) ilerlediğini biliyoruz. Bunun yanı sıra, kozmolojinin bir bilim olduğunu ve diğer bütün bilimler gibi, kendine özgü sorunsallara sahip olduğunu da biliyoruz. Bunlardan en önemlisi de, uzay, zaman, madde, enerji gibi olguların kaynağının bilinmemesidir.

Bilinmeyenlerin ortaya çıkması, belli süreçler gerektirir. Deney ve gözlem ise, bu süreçlerin başlıcalarıdır. Burada söz konusu olan sorunsal, kozmologların 1, 2 ya da 5 yılda altından kalkabileceği bir şey değildir ve bilim insanları, filozoflar ve teologlar tarafından farklı biçimlerde dile getirilmiştir. Kimleri bu soruna “tanrı” cevabını vererek yaklaşmaya çalışmıştır. Ancak bu yaklaşım, soruya cevap vermek değil, sadece bir gizemin yerine bir başkasını koymaktır.

Böceklerin Evrimi..

Böceklerin Soyağacı (Mandibulata, Tracheata, Myriapoda ile Olan İlişkisi): Paleozoyik’ten beri, yani yaklaşık 400 milyon yıldan beri mevcut olan böceklere ait ilk belirgin fosillere, Amerika’da Karbonifer’in Pennsylvanienkatmanında (yaklaşık 300 milyon’yıl öncesine ait), Avrupa’da İskoçya’nın Orta Devon katmanlarında (vücut ve çene kalıntıları olarak) rastlanmıştır (Rhyniella ve Rhyniognatha).

Büyük bir olasılıkla Prekambriyum’dan önce Mandibulata ile Tracheata monofiletik ikiz grup oluşturuyordu. Prekambriyum’da bu iki grup yani Crustacea (kabuklular) ile Tracheata (Myriapoda ve Insecta) birbirinden ayrılmıştır. Çünkü Alt Kabriyum’da karapakslı ve bileşik gözlü gerçek yengeçler görülmeye başlamaktadır. Arthropoda’nın homonom segmentli formlardan (Articulata) monofiletik dallanması yeterince açık kanıtlarla gösterilememiştir.

1 Kasım 2014 Cumartesi

Bir komedyenin kaleminden bilim.

Komedi ciddi bir iştir, bilim de öyle. İngiliz komedyen Ben Miller, iki ciddi işi bir araya getiriyor.

Ben Miller İngiltere’de tanınmış bir komedyen. BBC’de 1997-2001 yılları arasında yayınlanan “Amstrong & Miller” adlı skeç şovunun yıldızı. Miller eğitim hayatındaki keskin dönüşü doktora yaparken yaşıyor. Üstelik bu kararı Katı Hâl Fiziği alanında “Düşük sıcaklıktaki yarı-sıfır-boyutlu mezoskopik elektron sistemlerinde özgün kuantum etkileri” başlıklı tezini yazarken alıyor. Hadi üniversitenin adını da yazayım daha havalı olsun; tüm bunlar Cambridge’de yaşanıyor…

Kısa özgeçmişi eğlenceli bir bilim anlatısı olan Bilim Aslında Çok Eğlencelidir’in nasıl olabileceğine iyi bir örnek: “Ben Miller, tıpkı sizin gibi, dev bir karadeliğin yörüngesinde dönen erimiş demir halinde bir kürede buzulçağını yaşayan bir mutant maymundur. Aynı zamanda aktör, komedyen ve Armstrong&Miller ikilisinin aşağı yukarı yarısıdır. Sıcaklık hakkında BBC Horizon belgeseli sunan ve Radio 4 kanalında parçacık fiziğinin tarihi üzerine bir program yapan Miller, ayıca The Times gazetesine düzenli olarak bilimle ilgili köşe yazıları yazıyor. Miller, artık asla astronot olamayacağı fikriyle yavaş yavaş yüzleşiyor.”

31 Ekim 2014 Cuma

Müslümanların Ateistlere Soruları

Müslümanlar ateist gördüklerinde basit birkaç soru sorarlar. Sorular çoğunlukla hep aynıdır.

Seni kimin yarattığını düşünüyorsun?

Amaç ilk insandan bahsetmektir aslında. Çünkü “annem ve babam sayesinde, onların istemeleriyle dünyaya geldim.” dediğimde annemle babamı ve daha öncesini soruyorlar. Konu mecburen evrime geldiğinde ise “evrimi geç” diyorlar.

Ailen de senin gibi mi?

Kendileri ailelerinden farklı düşünemedikleri için, ezbere bir hayat yaşadıkları için, beni de öyle sanıyorlar.

Öldükten sonra ne olacak?

Bir şey olmayacak dediğimde inanamıyorlar “nasıl ya, öyle saçma şey mi olur?” diyorlar. Çünkü ödüllendirilmeyi bekliyorlar. Bir şey olmaması onları şaşkınlığa ve korkuya sürüklüyor.

Tanrıya inanan insanlar..

Tanrıya inanan insanlar her türlü olayı tanrı ile yorumlayabiliyorlar.

Deprem olur, insanlar azdığı için Allah deprem yaptı, derler. Doğal afet değil de güzel bir şey olsa, en basitinden bütün hafta yağışlı geçse ve cuma günü güneş açsa bunu da tanrı ile yorumlarlar.

Dinlere inanmayan biri, tedavisi zor bir hastalığa yakalansa, “Allah belasını verdi işte. Allahın sopası yok.” gibi şeyler söylerler. Ama aynı şey dindar birinin başına gelince “Allah sabrını deniyor.” diyorlar.

Aynı yaşta ve sağlıkta iki insan öldüğünde, tanrıya inanmayan kişi için “Allah kendini gösterdi, öbür dünyada yanacak” derler. İnançlı insan için ise “Allah sevdiği kulunu yanına alır.” derler. Tam tersi de olabiliyor. Hastalıktan kurtulan bir insan inançlıysa “Allah istedi kurtuldun. Allah’ın izniyle, doktorların vesilesiyle kurtuldun.” derler. Kurtulan kişi inançsızsa “Allah sana merhamet etti. Sen hala nasıl inanmazsın.” gibi şeyler söylerler.

Allah'ın Yokluğunun Kanıtı

Müslümanlar hep Allah’ın olmadığına dair kanıt istiyorlar.

Önce Allah’ın tanımını yapalım. Özelliklerini sıralayalım.

Allah; her şeyi yaratan, zamandan bağımsız olan, geçmişi ve geleceği bilen, yazan, her şeye gücü yeten, her şeyi bilen bir Tanrıdır.

Bize Tanrı’nın var olduğunu ve bu özelliklere sahip olduğunu Kuran söylüyor. Yani onun varlığına delil olarak gösterilen şey Kuran’dır.

“Onun varlığına delil, sadece Kuran değildir. O olmasaydı dünyayı kim yaratırdı?” gibi şeyler söyleyen cahiller oluyor. Bu, Tanrı'nın varlığına delil değildir. İsteyen istediği Tanrı’nın ismini söyler ve “bu yaptı.” der.

Kuran'a Göre İnsanın Yaratılışı..

Kuran’a göre insan çok farklı şekillerde yaratılmış. Bunlar; topraktan, sudan, aşılanmış yumurtadan ve hiçbir şeyden olarak tanımlanmıştır.

Sudan
Furkan Suresi 54. Ayet (Diyanet İşleri): İnsanı sudan yaratarak, ona soy sop veren O’dur. Rabbin herşeye Kadir’dir. 


Nur Suresi 45. Ayet (Diyanet İşleri): Allah bütün canlıları sudan yaratmıştır. Kimi karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayakla yürür, kimi dört ayakla yürür. Allah dilediğini yaratır, Allah şüphesiz herşeye Kadir’dir.

Korkuyla İnandırılan İnsanlar ve Tanrı..

İnsanlara bir şey yaptırmanın iki yolu vardır ya korkutacaksın (cezalandıracaksın) ya ödüllendireceksin. Bu ikisi arasında çok fark bulunsa da insan motivasyonunu bu ikisi sağlar. O yüzden dinlerde sadece cehennemden veya sadece cennetten söz edilmez.

"Bunu yaparsan cennettesin, yapmazsan cehennemdesin" denildiği an çoğu insan yapmamaya cesaret edemez. Çünkü bu korkutma bilinçaltına küçüklükten beri yerleşmiştir. Daha çocukken bin tane hurafe duyardım. Tuvalete giderken şunu şunu de, şu ayakla gir yoksa çarpılırsın, bunu yaparsan taş olursun, yolda akan suyun üzerinden geçerken besmele çek yoksa çarpılırsın, ağaç önüne işerken besmele çek yoksa çarpılırsın. Bunlar gibi çok fazla sayıda hurafe sayabilirim. Çocuk aklı sorgulamadan hemen inanır, çok korkardık. Dediğim gibi çocuk aklı işte.

Dine Saygı Duymak.

Müslümanların, dinlerini eleştirenleri susturmak için söyledikleri “inanmıyorsan da saygı duy.” sözünü çok sık duymaya başladım.

İnanmadığım dinlerin nesine saygı duyayım?

İnanmayanları aşağılayan, hayvanlardan daha aşağılık gösteren, inanmayanlarla savaşılmasını söyleyen, inanmayanları tehdit eden bir dine saygı göstermem. (İslam ve hoşgörü)

Hiç kimse, kendisini aşağılayan ve tehditler savuran birine veya bir şeye saygı duymaz. Aksine nefret eder. Tabi bu durum, Müslüman kadınlar için geçerli değil. Aşağılandıkları halde inanmaya devam edebiliyorlar. Hatta bazıları aşağılanmalarını doğru buluyor. Yazık.

İslam Ve Hoşgörü..

Bu zamana kadar Müslümanların yaptıklarını görmezden gelip, İslam’ı aslında güzel bir dinmiş gibi göstermek için söylenen sözlerden biridir “İslam hoşgörü dinidir.” sözü.

İnsanlar arasında bu söz, İslam’ın her türlü inanca sahip ve bir inancı olmayan insanlara saygı duyduğu, onları da sevdiği gibi anlamlar taşıyor.

Bunun aslında hiç de böyle olmadığı her açıdan belli.

Müslümanları düşünelim. Ezan okunurken müzik açanları, Ramazan ayında oruç tutmayanları, ibadetini yerine getirmeyenleri, farklı inanca sahip olanları ve ateistleri kimler dövdü veya öldürdü? Tabi bunlardan daha kötülerini de gördük. Sırf bacağı açık diye bıçaklanan olmadı mı ülkede? Sırf Kuran'a bastı diye ölüm tehditleri yapılmadı mı bu ülkede? Sebep? Sebep, burası Müslüman ülkeymiş.

19 Ekim 2014 Pazar

Evrenin oluşumu ve diyalektik materyalizm

Evreni yüzyıllardır sorguluyoruz, araştırıyoruz. Nasıl oluştuğuna dair sürekli akıl yürütüyoruz. İlk çağ filozoflarından bu yana da hep sorgulanmış. Hep bilim adamlarından dinledik, şimdi de filozoflarımızın açısından bakalım. Birçoğu diyalektik materyalizm adı verilen bir olguyla, evrenin oluşumunu bağdaştırmış.

Eytişimsel özdekçilik ve eytişimsel maddecilik olarak da bilinen diyalektik materyalizm, Milat Öncesine kadar dayanan bir kavramdır. Peki nedir bu kavram? Neyi açıklar?

Öncelikle, diyalektik kelimesinin kökeninden başlamak istiyorum anlatmaya. Kelime kökeniyle diyalektik, eski Yunanca'da “karşılıklı konuşma”dır ve batı dilinde tartışma sanatı, münazara, tez-antitezle akıl yürütme anlamında kullanılmıştır. Materyalizm ise maddecilik anlamındadır.

17 Ekim 2014 Cuma

İnsanlığın 10 Yanılsaması..

Hepimiz Bir'iz.

Önemli olan tek mesaj budur. Verilecek tek mesaj budur. Yaşamdaki diğer her şey bu mesajın bir yansımasıdır. Diğer her şey size bu mesajı gönderir.

Deneyimlediğiniz her acının, her üzüntünün, her çatışmanın, her kederin nedeni bu mesajı şimdiye kadar alamamış olmanızdır. Bunu sık sık duydunuz ama alamadınız.

Bizim Bir olmadığımız inancı yanılsamadır.

İnsan ırkı uzun bir zamandan beri yanılsamalarla birlikte yaşamaktadır. Bunun nedeni insan ırkının aptal olması değildir, insan ırkının akıllı olmasıdır. İnsanlar sezgisel olarak yanılsamaların bir amacı olduğunu, çok önemli bir amacı olduğunu anladılar. Çoğu insan bunu bildiklerini unuttu.

Evlatlığın Reddi via @_sorgulayanlar

Evlât edinme, herhangi bir sebeple çocukları olmayan ailelerin ya da çocukları olup da evlât edinerek çocuk sevgisini daha fazla pekiştirmek isteyen eşlerin aile yuvasından mahrum olan çocukları ailelerine katmak suretiyle korunmasını sağlayan bir müessesedir.

Bu müessese, pek eski zamanlardan beri, çeşitli hukuk sistemlerince kabul olunmuş ve özel düzenlemelere tâbi tutulmuştur. Gerçekten de, bu müessese Eski Çin, Hint, Babil, Asur, Sümer, Mısır, İran, Yunan ve Roma hukuk sistemlerinde bilinmekteydi. Tarihî bilgiler, İslamiyet’ten önceki Türk kavimlerinin, Barbarların ve Cermenlerin evlât edinmeyi tanıdıklarını göstermektedir.

5 Ekim 2014 Pazar

IŞİD, KURANI MI UYGULUYOR?

Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD), Irak ve Suriye’de faaliyet gösteren silahlı bir örgüt. Selefi ideolojiye sahip IŞİD Irak, Suriye, Filistin ve Ürdün topraklarını içine alan bölgede Şeriat’a dayalı bir devlet kurmak istiyor. IŞİD’in lideri ise Ebu Bekir Bağdadi isminde karanlık geçmişi olan biri.
Öncelikli olarak örgütün kimin kontrolünde olması siyasi bir tartışmadır, Örgütün finansörü Suudi Arabistan – şahıs olarak da Bandar Bin Sultan’dır. Bu şahıs Uluslararası radikal islam terörizminin baş finansörü ve yönlendiricisidir.

30 Eylül 2014 Salı

KALBİM SOL’DA ATIYOR!..

İnsan kendi seçmiyor pek çok şeyi. Kucağında bir kundak gibi bırakılıyor, doğduğunda… Nerde doğacağına, hangi dile, hangi dine, hangi milliyete sahip olacağına kendi karar vermiyor. Sonra ortak değerlerin paydasında, yaşaya yaşaya sahip olduklarını sevmeyi ya da kabul etmeyi öğreniyor. Sorgulamadan çoğu kez. Öyle ya, bu sorgu fazla ileriye gitse, ucu ailene bile dokunacak. Ama sorun tam olarak bu değil. Yani insan yaşarken hoşlukları görebilmeyi, ortak değerleri sevdiği insanlarla birlikte paylaşmayı eğlenceli, hatta gurur verici bir şey olarak hissediyor. Orta Anadolu’da doğdum. Milliyetçi-muhafazakar bir ailem var. Dededen Demokrat Parti geleneği kendini “merkez sağ” olarak sürdürmüş. Adalet Partisi, Güven Partisi, Yeniden Doğuş Partisi, Anavatan Partisi gibi… Gençler heyecanlarını ve duygularını daha sivriltmişler ve “ülkücü”lüğe yakın durmuşlar.

26 Eylül 2014 Cuma

Türk’lerin Müslüman Oluşu..

Sizce atalarımız aaa ne güzel ya bütün geleneklerimizi değiştirelim deyip mi Müslüman olmuştur?

Yok sa yöneticimiz olmuş hadi bizde olalım diye mi Müslüman olduk..

Şimdiki yöneticilerimiz kuş dinine katılırsa biz topluca o dine geçermiyiz?

İşte yaşananlar

Türklerin Müslümanlığı Kabulü Hakkında Ne Biliyoruz?