Evreni yüzyıllardır sorguluyoruz, araştırıyoruz. Nasıl
oluştuğuna dair sürekli akıl yürütüyoruz. İlk çağ filozoflarından bu yana da
hep sorgulanmış. Hep bilim adamlarından dinledik, şimdi de filozoflarımızın
açısından bakalım. Birçoğu diyalektik materyalizm adı verilen bir olguyla,
evrenin oluşumunu bağdaştırmış.
Eytişimsel özdekçilik ve eytişimsel maddecilik olarak
da bilinen diyalektik materyalizm, Milat Öncesine kadar dayanan bir kavramdır.
Peki nedir bu kavram? Neyi açıklar?
Öncelikle, diyalektik kelimesinin kökeninden başlamak
istiyorum anlatmaya. Kelime kökeniyle diyalektik, eski Yunanca'da “karşılıklı
konuşma”dır ve batı dilinde tartışma sanatı, münazara, tez-antitezle akıl
yürütme anlamında kullanılmıştır. Materyalizm ise maddecilik anlamındadır.
Diyalektik, bir düşünme, araştırma, değerlendirme
yoludur ve yöntem olarak karşıt kavramların, zıtların birliği esasına dayanır.
Bu zıtlar nedir? büyük-küçük, dişi-erkek, aydınlık-karanlık, az-çok, alt-üst,
hızlı-yavaş ve daha nice örnek verilebilir bu konuda. Doğa zıtlıklar ile
doludur. Her şeyin bir zıttı vardır. Öyleyse diyalektik ile her şeyi açıklamak
mümkün.
Karşıtların birliğini ifade eden bu yasa, oluşu,
dolayısıyla da aynı zamanda varlığı anlamanın yasasıydı. Diyalektik materyalizm,
doğadaki gelişim ve değişim sürecinin diyalektik temelde biçimlenmesi
anlamında, en basitten en karmaşık yapıya, inorganik düzeyden organik düzeye
doğru evrimleştiğinin, farklılaşma ve çoğalmayla birlikte nicel olandan nitel
olana doğru bir dönüşümle birlikte karmaşık yapıların ve canlı varlıkların
oluştuğunu vurgulamaktadır.
Diyalektik yöntemi benimseyenler, yorumlarını bu zıt
kavramlar arasındaki çelişkileri irdeleyerek oluştururlar. Ne zaman başladığına
bakacak olursak: Diyalektik, ilk çağ filozoflarından bu yana süregelen bir
olgu. Ancak M.Ö 535-475 yılları arasında yaşayan Heraklitos diyalektiğin babası
sayılır. Karşıtların savaşı, oluşun zorunlu ve tek şartıdır. Herakleitos şöyle
der; eğer karşıtlıklar arasındaki savaş olmasaydı hiçbir şey olmazdı. Kozmos
karşıtlıkların savaşının meydana getirdiği bir uyumdur:
"Karşıt olan şeyler bir araya gelir
ve uzlaşmaz olanlardan en güzel uyum doğar. Her şey çatışma sonucunda meydana
gelir."
Varlıkların meydana gelişi ancak birbirlerine zıt olan
ve bundan ötürü birbirlerini devam ettiren zıtların çatışmasına bağlıdır.
Heraklitos, savaşın her şeyin babası ve kralı olduğunu; kimini tanrı, kimini
insan olarak ortaya çıkardığını; kimini köle, kimini özgür kıldığını söyler.
Heraklitos, tanrılarda, insanlarda yok olsun o kavga diyen ozanı kınıyor. Çünkü
pes ve tiz sesler olmazsa uyum olmazmış, birbirine karşıt erkek ve dişi olmazsa
canlı varlıklar olmazmış.
Evren zıt unsurlardan meydana gelmiştir. Bu zıtlıklar
arkasında ise bir olan hep durmakta olup, tanrı adıyla anılır. Bu ayrılıklı
birliği filozof çeşitli simgelerde ve şekillerde görüyor.İnen ve çıkan yolun
aynı olduğunu, iyi ile kötünün aynı olduğunu, çemberin çevresinde başlangıç ve
sonun ortak olduğunu, yazının yolunun düz ve eğri olduğunu, soğuğun ısınıp,
sıcağın soğuduğunu; nemlinin kuruyup kurunun nemlendiğini söylüyor. Bütün bu
zıtlıklar, ikililiklerine rağmen aynı şey olup bir'in ayrı ayrı yanlarıdır.
Fragmentlerinde sıkça belirtiyor:
"Bağlanışlar; bütünler ve bütün
olmayanlar, bir arada duran ve ayrı duran, birlikte söylenen ve ayrı söylenen.
Her şeyden bir, bir'den her şey."
"Yayın adı yaşamdır, işi ise
ölüm."
"Ölümsüzler ölümlü, ölümlüler
ölümsüz. Biri diğerinin ölümünü yaşar, diğeri de ötekinin yaşamını ölür."
Bu üstteki cümleler Heraklitos’un diyalektik
materyalizm hakkındaki görüşleri. Söz konusu Heraklitos’a gelmişken çoğu
kişi tarafından da bilinen, benim ise Heraklitos’u bu kadar çok sevmeme
neden olan felsefesine de değinmek istiyorum.
Heraklitos’a göre her şey akar, sürekli değişir. Heraklitos’a
göre ana madde ateştir. Ateş bir an bile hareketsiz kalmayan bir maddedir. Bu
büyük filozofun akış öğretisini anlatan cümlesi şudur:
"Aynı ırmaklara girenlerin
üzerinden farklı sular akar”
"Aynı ırmaklara gireriz ve
girmeyiz. Hem varız hem yokuz."
Heraklitos’un evren anlayışı ise şöyledir; Ona göre
tüm evren ateşten var olmuştur ve bir süre sonra yine ateşe dönecektir. Evrenin
var oluşu ve yok oluşu olayı, periyodik olarak sonsuz kere yinelenecektir.
Evren, belirli dönemlerde var olan ve yine belirli bir dönemde yok olan bir
olgudur. Heraklitos'ta yeni olan taraf; evrenin birden bire bir oluş ve
yok oluş olgusu olarak görülmesidir. Milet okuluna göre evren özü somut olan
bir şeyden; sudan ya da havadan yapılmıştır, her şeyin özünde bu maddeler
bulunur. Heraklitos ise ateşi ana madde yapmakla, varlıkların özde
bir madde değil, bir olgu olduğuna dikkat çekmiştir.
Gelelim diyalektiğin diğer filozoflar tarafından nasıl
incelendiğine? Platon’a göre doğru bilgiye ulaşmanın en doğru düşünce yoludur
diyalektik.
Aristotales’e göre ise, diyalektiğin babası Elealı
Zenon’dur. Zenon’un diyalektiği bir tür özdeşlik düşüncesine dayanır. Zenon,
diyalektik yöntemi kullanarak hareketin olanaksızlığını gösterir. Ona göre
evrende görünenler yanıltıcıdır, bir dizi paradoksla çokluk ve çeşitliliğin
hayali olduğunu öne sürer. Elealı Zenon bir mantık ustası ve diyalektik
düşüncelerin önemli geliştiricilerindendir. Zenon diğer diyalektik ile ilgili
görüşlerin tersine, hareketin ve değişimin olanaksız olduğunu, bunların bir
yanılsama olduğunu ve temelde varlığın değişmeyen bir halde bulunduğunu öne
sürer.
İlk çağ filozoflarının diyalektik yöntemi, Kant’a
gelinceye kadar batı düşüncesinde olumsuz algılanmıştır. Kant, diyalektiği
çelişkilerle açıklayarak her oluşta, her durumda çelişkiler olduğunu ortaya
koyarak Herakleitos’un diyalektik anlayışını yeniden canlandırmış ve Hegel’e
zemin hazırlamıştır.
Hegel'e göre diyalektik, tez-antitez-sentez üçlüsüne
dayanır. Gerçekleri oluşturan kavramların her biri karşıtını kendi içinde
taşır. Düşünce, bir kavramdan (tez) onun içindeki karşıtına (antitez) bundan da
yeniden karşıtına (yani ilk kavrama) dönmekle, diyalektik hareket içinde, iki
kavramın birliğini oluşturan üçüncü kavrama (sentez) ulaşır. Bu süreç,
düşüncenin kendisini kavramasını sağlayan bilinç içeriğini artırır. Hegel’e
göre diyalektik, varlığı belirleyen düşüncenin kendi süreci olduğu gibi dünya
tarihinin de oluşum ilkesidir.
Marx ve Engels, maddenin hareketinin diyalektik iç
çelişkilerinin ürünü olduğunu ileri sürer ve Hegel’in diyalektiğini tersine
çevirerek diyalektik idealizm yerine diyalektik materyalizmin temelini atarlar.
“Diyalektik, ‘dış dünyada ve insan düşüncesindeki hareketin genel yasalarını
inceleyen bilimdir’ tanımı ile diyalektiği bilimle açıklayarak ve bilime
dayandırarak günümüzde kullanılan diyalektik yöntem tarifini oluştururlar.
“Benim diyalektik yöntemim, Hegelci
yöntemden yalnızca farklı değil, onun tam karşıtıdır da. Hegel için insan
beyninin yaşam-süreci, yani düşünme süreci —Hegel bunu “Fikir” (“Idea”) adı
altında bağımsız bir özneye dönüştürür— gerçek dünyanın yaratıcısı ve mimarı
olup, gerçek dünya, yalnızca “Fikir”in dışsal ve görüngüsel (Phenomenal)
biçimidir. Benim için ise tersine, fikir, maddi dünyanın insan aklında
yansımasından ve düşünce biçimlerine dönüşmesinden başka bir şey değildir.”
(Das Kapital, Almanca İkinci Baskıya Önsöz)
Marx, kendi teorisini “Mekanist materyalizm”den
farklılaştırmaya özen gösteriyor, evrimin önemine ve toplumdaki kıpırtılara
dikkat çekiyordu. Mekanist modeldeki tekrar eden ve geriye dönen fiziksel tepki
anlayışına da karşı çıkıyordu.
Her bilim, gerçeğin farklı alanlardaki gelişimini
ancak o alanlarda geçerli olan özel yasalara bağlar, diyalektik materyalizm
ise, bizzat gelişme olgusunu genel yasalara bağlar. Bu genel yasalar, kurgusal
varsayımlar değil; bizzat doğanın, toplumun ve bilincin işleyişinden çıkarılmış
ve onlara uygulanarak denetlenmiş ve doğrulukları saptanmış bilimsel
yasalardır.
Bu yasalar:
- Karşıtların
birliği ve savaşı yasası
- Nicelikten
niteliğe ve nitelikten niceliğe geçiş yasası
- Olumsuzlanmanın
olumsuzlanması yasası adlarıyla anılırlar
Bu yasalar, evrende var olan her şeyin bizzat nasıl
devinip geliştiğinin, süreklilikte kesintinin ve karşıtlıkların birdenbire
dönüşümlerle nasıl aşıldığının, eskinin yıkılıp yeninin nasıl oluştuğunun
anahtarını verir.
Diyalektik materyalizm, hem bilme ve hem de yapmanın
öğretisi olmakla, teori ile pratiğin bağımlılığını da ortaya koymuştur.
Teorisiz pratik, pratiksiz teori olmaz. Pratik teori ile başarılı olabildiği
gibi, teori de pratikten yansır. Son cümlemi yine Herakleitos’un başka bir sözü
ile daha fazla bilgi yığmadan bitiriyorum “En kötü sanat, bilgiyi
yığmaktır”.
Referanslar:
- http://tr.wikipedia.org/wiki/Diyalektik_Materyalizm
- http://tr.wikipedia.org/wiki/Heraklitos
- http://www.academia.edu/4619913/HERAKLITOSUN_KARSITLARIN_BIRLIGI_VE_SAVASI_TEORISI
- Diyalektik
ve Tarihsel Materyalizm, bilim ve sosyalizm yayınları 9. Baskı
- http://tr.wikipedia.org/wiki/Eleal%C4%B1_Zenon
Kurani okumayan adam bunu hic okumaz. Egitici bir yazi.
YanıtlaSil